17 Aralık 2014 Çarşamba

Oğluma mektup

Bu hafta oğlum okulunda "haftanın çocuğu". Yarın için bizden Ege'ye bir mektup yazmamızı istediler. Bu iş tahmin edeceğiniz üzere bana düştü. Hem çok zor, hem çok kolay oldu... Bir sürü düşünce geçti aklımdan, ne yazsam ne anlatsam diye.. Bir de Ege' nin anlayacağı dilden olmalı... En sonunda fazla düzeltmeden, aşağıdaki satırlar döküldü tuşlardan.. Şimdi ben onu temize çekeceğim, yani el yazımla yazacağım :) Sizle de paylaşmak istedim... Burada da kayıtlı olsun... 

Canım oğlum,

Biraz önce uyudun... Bugün baban söz verdiği gibi sen uykuya dalarken yanındaydı. Ben de kahvemi aldım, sana keyifle bu mektubu yazıyorum.

Sana bu mektupta hayatımızdaki 4,5 yılını kısaca anlatmak istiyorum.

Bundan 6 yıl önce babanla birbirimizi çok sevdiğimiz için evlendik. Sonra birbirimizi o kadar çok sevdik ki bir çocuğumuzun olmasını istedik. Ve birtanem sen karnımda büyümeye başladın. Yeterince büyüdükten sonra 17 mayıs 2010 tarihinde aramıza katıldın. Sen bizim canımızdın, baban da ben de çok çok mutluyduk. Sen aramıza katıldığında tüm ailemiz yanımızdaydı. Herkes ailemize katılan minik Ege’ yi görmek, ailemizi kutlamak için geliyordu. Hayatımın en güzel günüydü. Sonra da hayatımın her günü seninle çok güzel oldu canım oğlum.

Bazen zor zamanlar da oldu...bebekken ağladın bazen, hiç susmayacaksın sandım.  bazen hastalandın, tüm gece uyumadık... Bazen kızdım sana, bazen yaptığın yaramazlıklara üzüldüm... Bazen şaşırttın bizi, yeni öğrendiğin davranışlarınla, bir cümlenle... Bazen seni izlerken gözlerim doldu, gururdan ve mutluluktan... Ve hep dedim ki; “ iyi ki anne olmuşum, iyi ki Ege benim oğlum olmuş.” Seni çok ama çok seviyorum birtanem.

Hayallerin var; bu aralar “ambulans şoförü” olmak istiyorsun. Sirenli bir araç kullanmak ve birilerine yardım etmek istiyorsun. Harika bir hayal bence... Belki büyüyünce başka birşey istersin. Ne olmak istersen iste yanında en büyük destekçin olacağım. Benim için önemli olan ne istiyorsan o işi yapman ve iyi bir şekilde yapman. Ve bunlardan da önemlisi mutlu olman...

Çok güzel düşüncelerin var. Biri iyi bir şey yaptığında “İyi ki var. Sağ olsun” diyorsun. Yardım eden insanları fark ediyorsun ve iyi ki varlar diyorsun. Kısacası insanlar senin için önemli ve duyarlı davranıyorsun. Umarım insanlık yönünü hep korursun.

Sana hep derim bilirsin, “kimseye kötü davranma, ama kimsenin de sana kötü davranmasına izin verme!” bunu hiç unutma Ege’ ciğim. Bunu benden çok duyacaksın.

Biz 3 kişilik bir aileyiz. Birbirimizi çok seviyoruz. Birini sevmek demek üzülsek de, kızsak da sevgimizin azalmaması demek. Sen bunu biliyorsun tatlım. Sen benim canım, birtanem, tatlım, balımsın. Sana kocaman sarılıyorum ve bir sürü kere öpüyorum...

Seni çok seven


Annen, Özlem

10 Aralık 2014 Çarşamba

Unutmadan not etmeli...

Bugünkü yazım biraz ajandaya kayıt gibi olacak. Dün ve bugün Ege ile yaşadığımız ve pek hoşuma giden üç olayı yazmak istiyorum, ilerde de untmamak için. Zaman geçtikçe görüyorum ki unutmaya başlıyorum, asla unutmam dediğim şeyleri...

OLAY 1:

Dün öğrencilerimle "iyi cüceler" kitapevine gittik. Onlar atölye çalışmasındayken Ege' nin bu ayki temasına yönelik "yumurta" konulu kitabı arıyordum buldum. Marsık yayınlarının kitabı, ligilenenlere tavsiye ederim. Bir de cuma Ege bu okuluyla ilk defa "kelebek çiftliği" ne geziye gidecek. "Kelebeklerin Yolculuğu" isimli kitapta gözüme ilişti, hoşuma gitti, aldım. Dün akşam 2 defa okuduk. Bir tırtıl ile başlayan öykü, yolda karşılaştığı hayvanları taşıyarak yardım etmesiyle devam ediyor. Daha sonra tırtıl yuvasını oluştururken karşılaştığı tehlikelerden daha önce taşıdığıhayvanlar yardımıyla kurtuluyor. Her  seferinde tırtıl "teşekkür ederim" diyor ve hayvan da "asıl beni taşıdığın için ben sana minnettarım" diyor. Uyku vakti geldi. Uykuya dalarken Ege' nin yanında oturur, müziğini açar, sırtını okşarım. o sırada Ege en az 5 defa "Anne, ben sana minnettarım." dedi. İçimin yağları eridi. Ne çabuk büyüyorsun...

OLAY 2: 

Sabah uyandık, rutinimizi tamamadık. Süt içme, tuvalet, diş fırçalama, yüz yıkama, giyinme... Sonra vitaminimizi içmek üzere mutfağa yöneldik. O da ne, penceremizden görünen elektirk telinde bir erkek montu asılı. Şaşırdık. Çıkarken, almaya çalışan komşu ile karşılaştık. Yukardan eşine atarken takılmış olduğunu öğrendik. Yoldaki Ege' nin yorumları:- Ne yapacak adamcağız? Montsuz üşür bugün. (oğlum başka montu vardır, onu almıştır. Senin de var ya..) Rahatladı biraz.- Anne nasıl alacaklar şimdi? Kargalar mı düşürecek? . (olabilir, kıkırdadık)- İtfaiye mi çağırsalar. uzun merdiven ile kurtarır. ( vay oğlumun akıl yürütme becerileri iyi çalışıyor. Gururlandım niyeyse :))Baktım merak duygusu içinde, "anneanneyi arayalım mı oğlum?" dedim. (anneanne ile yazdan beri aynı apartmandayız.) Sevinerek "evet" dedi. Aradık, öğrendik ki mont apartman görevlimiz Arif tarafından alınmış. O da uzun bir merdiven getirip, indirmiş aşağı. Ege' nin beni kopardığı an: "çok şükür, çok sağ olsun Arif. İyi ki var" Canım benim hep değer bilsin :)


OLAY 3

Son paylaşımım da yarım saat önce yaşandı... Bu beni en çok dumur eden oldu galiba.. Bunu paylaşayım derken yukardaki ikiyi de ekledim :)



Ege büyük tuvaletini yaparken hem yanında beklememi istiyor, hem de aşağı bak bana bakma muhabbetimiz var bir süredir. Neyse ister istemez kafam oynayınca, uykusunun da gelmesinin verdiği huysuzlukla "sen öl" dedi. Ben: Ama ölürsem beni göremezsin.Ege: Görürüm.Ben: Nasıl?Ege: Aklımdan görürüm. Hem Atatürk var ya bizim okulda, onun yanına giderim. O bana yol gösterir. Hem o iyi biri, çünkü bizi düşmanlardan korumuş.Ben: .......... (Öptüm onu)

21 Kasım 2014 Cuma

"Tahmin Et" oyunu

Bugün sizlere okulda öğrencilerimle oynayıp çok keyif aldığım oyunu paylaşmak istedim. Bu akşam hafta sonu oyunu olarak alıp eve götüreceğim. Belki sizin de ilginizi çeker :)
Biz bu oyunu 5 yaş grubuyla oynadık. Oyun için en az 2 kişi lazım. Daha fazla kişi olması oyunu daha eğlenceli hale getirebilir. bir kişi ebe seçilir. Onun için önceden hazırladığımız kartondan şapkaya görmeyeceği şekilde bir resim yapıştırılır. Ben öğrencilerime hayvan resimlerini hazırlamıştım. Hazır kartları da bu oyun için kullanabilirsiniz. Ebe olan çocuk çeşitli sorular sorarak cevabı bulmaya çalışır.
Sorulabilecek sorulara örnekler

Büyük mü? küçük mü?
Tüylü mü?
Sert mi? yumuşak mı?
Yüzebilir mi?
Uçabilir mi?
Evcil mi?....

Bu oyunda çocuklar eğlenirken bir yandan da soru sorma, kavram becerisi, akıl yürütme gibi yönlerini geliştirebiliyorlar. Hadi bakalım tahmin oyununa :)

19 Kasım 2014 Çarşamba

Çocukluk Hakkı

Bugün 20 Kasım "Çocuk Hakları Günü" ile ilgili paylaşımlar sosyal medyada dolaşmaya başladı. Anne olmam ve mesleğim vesilesiyle çocuk denince bütün radarlarım açılıyor ve farklı bir sürü görüş, gözlem, yaşantıyı çekiyorum. İşte bugün size bir yaşantı ve nacizane "çocukluk hakkı" ile ilgili bir kaç cümle yazacağım....

Geçen gün Beşiktaş'ta  bir yerde oturmuş, uzun zaman yapmadığım bir kahve keyfi yapıyordum. Uzun zamandır yapmadığım bir yaşantının ardından. Evlilik, çocuk derken ertelediğim "Aile Terapisi Eğitimi"... Neyse;

Bir kız çocuğu yanıma yaklaştı. "Abla bana peynir, ekmek birşeyler alsana. Kardeşime bez alsana..."
Beni bir sürü ambivalant duygulara götüren cümleler. "Abla para istemiyorum ki.." Ve bu son zamanlarda rastladığım yeni bir isteme hali... Kızgınlık, acıma, ane-babasına inanılmaz öfke, merhamet, yardım etme isteği- istememe, çünkü yanlış... Bu çocuğun çocuk olma hakkı doğmadan alınmış ve bir anlamda nesneleştirilmiş. Burada yemek alma, almama tartıştığım konu değil, kişisel tercih meselesi. Benim değişik durumlarda farklı davrandığım bir durum. Ancak bu çocuk ne öğreniyor, insanlara ve hayata dair... İşte canımı sıkan.. Bu olay bu günde nedense paylaşasım gelen bir yaşantı oldu. Bu konuda düşünce, duygu paylaşımları sohbet ettiğim kişilerle sıkça da yaptığım bir konu.

Bir de farklı bir boylamda yaşayan "şehirli çocuklar".  Çocuklar koşmuyor, oynamıyor. Okullarda merdiven inmekten korkan, bahçede koşarken zorlanan çocuklar fazlalaşıyor. bir yandan da sınıfta oturmakta zorlananlar... Doğalı bozuldu çocukların. Tüm gün okulda çocuklar. Bir kısmı okul sonrasında programlanmış aktivitelerde gelişiyorlar!!! Hiç biri bahçede arkadaşlarla oynanan serbest oyunlar kadar eğitici değil ki :( Bir çocuk için oyun hayattır. Bu bir başka yazının konusu elbette... Bahçeler, parklar o kadar az ki. Ya da arabayla ulaşılıyor bu yerlere. Orada sürekli gördüğü birkaç arkadaşı olamıyor. Ebeveynlerin arkadaş olmaya çalıştığı çocuklar.. Mahallede oynama kavramı kalkmış durumda. Şanşlı bir azınlık, bir şekilde sitelerde kısmen bu ihtiyacı karşılıyor. Onların da zamanı kalırsa tabi :(

Çocuklardan çok şey bekliyoruz diye düşünüyorum bazen. Sürekli "doğru gelişiyor mu?" "yeterli mi?" diye düşünüyoruz. 10 yıl sonraki performansını hesaplıyoruz. Nacizane önerim; çocuğu yaşını unutmayarak, bugünü yaşamasına izin vererek büyütelim. Bu demek değil ki ne yaparsa yapsın, oynasın tüm gün... Elbetteki yaşının gereklerini yapması için ortamı sağlayalım, ancak ÇOCUKLUK HAKLARI' nı almayalım.